
Yönetmen
Zeki Ökten
Senaryo
Yılmaz Güney
Görüntü
İzzet Akay
Kurgu
Özdemir Arıtan
Müzik
Zülfü Livaneli
Oyuncular
Tarık Akan, Melike Demirağ, Tuncel Kurtiz, Meral Niron, Yaman Okay
Yapım – Dağıtım
Güney Filmcilik A.Ş. Sakızağacı Cad. Güney Han No: 2 /1 Beyoğlu / İstanbul Türkiye
Tel: +90 212 252 2544 Fax: +90 212 245 1304
Ödüller
Otto Debelius Film Ödülü, OCIC Ödülü Berlin
Altın Leopar, En İyi Aktris Locarno
En Yaratıcı ve Orijinal Film Londra
Büyük Ödül Antwerp
Büyük Ödül Valencia
Belçika Film Eleştirmenleri Ödülü
Türkiye, 1979, 35mm, 125′, Renkli
Sürü, Doğu Anadolu’nun bağrından kopup gelen bir büyük fırtına, bir önünde durulmaz rüzgar, bir acı çığlık, bir vahşi senfoni gibi insanı alıp götürüyor. Her türlü direnişi, ön veya art yargıyı, eleştirme çabasını, yaklaşım belirsizliklerini veya retorik tartışmalarını göğüsleyen, göğüslemeye yeterli bir sinema karşısındayız…
Sürü çok değişik planlarda gelişen, zengin dokusunda çok çeşitli malzeme taşıyan, çeşitli yaklaşımlar gerektiren bir film… Nereden başlamalı? Filmin en önemli bir yanı, çok iyi çalışılmış bir senaryonun ana kaynağını oluşturduğu bu zenginlik.Yılmaz Güney (yazar Yılmaz Güney, ozan Yılmaz Güney, ülkesini, halkını onca iyi tanıyan gözlemci Yılmaz Güney), Berivan’la, Şivan’ın öyküsü çevresine bir dolu zenginlik serpiştirmiş…. Sinemamızdaki tek boyutlu, tek-çizgili öykülere kıyasla nasıl bir zenginlik bu!…
Öykünün/filmin en önemli, en anlamlı kişisi kuşkusuz Hamo Ağa. Bu yaşlı Kürt beyi, film boyunca insanı iten, tedirgin eden acımasızlığını, hoşgörüsüzlüğünü, insan sevgisizliğini kişisel (psikolojik) değil, ekonomik nedenlerden alıyor. Düzenin sarsıldığını, ayaklarının altından yerin kaydığını duyuyor Hamo… Gideni durdurmaya, olaylara (eskisi gibi) egemen olmaya çabalıyor. Bu umutsuz çaba, onu zalim kılıyor, kötü kılıyor, insafsız kılıyor. Hamo’nun kötülüğü anlam kazanıyor, temsil gücü kazanıyor, boyutlanıyor…
Ve Sürü, edebi yapısıyla sinemasal çalışmasıyla, anlatımıyla, yerel ögelerin, çadırların, giysilerin, türkülerin, sazların kullanılmasıyla şaşırtıcı, sarsıcı, destan boyutlarına ulaşan ve destansal anlamında epik bir sinema olup çıkıyor. Diyalektiğini son derece sağlam kurmuş, temelde akılcı, ama seyircisine seslenen yanını, görsel yanını, sinemasal yanını, kimsenin ilgisiz kalamayacağı epik bir yapıya oturtmuş bir film… Güney’in öyküsünden Zeki Ökten’in olağanüstü çekimine, İzzet Akay’ın görüntülerinden Zülfü Livaneli’nin müziğine, Tarık Akan, Melike Demirağ, Tuncel Kurtiz’in başrollerindeki birbirinden güzel oyunlarından yan rollerdeki tüm oyuncuların sağlam kompozisyonuna dek, herkesin başarılı olduğu tam bir ekip çalışması… Sürü, sinemamızdan kuşkusuz uzun zaman sürecek, konuşulacak ve tartışılacak izler bırakarak geçip-gidecek…
Atilla Dorsay – Yılmaz Güney Kitabı – Sayfa 159,160, 161, 162