Soğuk Savaş, savaş sonrası Polonya’sının yıkıntılarında karşılaşan bir kadın ve bir erkek arasındaki tutkulu bir aşk hikâyesi. Filmin başlarında Polonya, hâlâ savaşın izlerini silmek için mücadele vermektedir. Kırsal kesimlerde elektrik yoktur. Varşova harabeye dönmüştür. Farklı sosyal çevrelerden gelmeleri ve farklı mizaçlara sahip olmalarından dolayı kaçınılmaz bir şekilde uyumsuz olsalar da kader onları birbirlerine mahkûm eder. 1950’lerdeki Soğuk Savaş sırasında Polonya, Berlin, Yugoslavya ve Paris’te geçen öyküde, günün politikaları, karakter uyuşmazlığı ve kaderin talihsiz oyunları âşıkların ayrılmalarına neden olur. Bu imkânsız zamanlarda geçen, imkânsız bir aşk hikâyesidir.
Soğuk Savaş’ın yönetmeni Pawlikowski, çocukluğunun Varşova’sındaki gerilimli atmosferi hatırlıyor: “Evde herkes aklından geçeni söylerdi, ama okulda söylediklerinize dikkat etmeliydiniz.” Yönetmen filmini, filmdeki kahramanlarla aynı adları taşıyan anne ve babasına adıyor. Film, farklı bir zaman veya mekâna kendi perspektifimizden nostaljik bir bakış olmayıp, sadece karakterleri için değil, aynı zamanda yıllarca Batı’da yaşayıp çalıştıktan sonra Polonya’da üst üste iki film yapan Pawlikowski için de, vatan ve sürgün sorularını gündeme getiriyor.