Tunç Okan’ın bir gazete haberinden hareketle yazdığı ve çektiği Otobüs’ün konusu kısaca şöyle: İyi bir yaşam umuduyla yurtdışına kapağı atmak isteyen dokuz Türk, vatandaşlarından birine güvenip eski bir otobüsle yola çıkıyor; istikamet Stockholm. Türlü zorluklardan sonra amaçlarına ulaşıyorlar. Ancak şoför, Stockholm’de bir meydanda otobüsü park edip resmi işlemleri yürütme bahanesiyle dokuz işçi adayının pasaportlarını ve paralarını alıp kayıplara karışıyor. Giderken de yolculara ne olursa olsun otobüsü terk etmemelerini tembihliyor. Bir süre otobüsten çıkmayan bu insanlar açlık sonucu otobüsün dışındaki dünyayla tanışmak zorunda kalıyor. Okan bir ilk film için üstün denebilecek bir dille, Anadolu’dan kalkıp bambaşka bir gerçeğin içine düşmüş insanların dramını anlatmış, kapitalist toplumun, uygarlık denen yutturmacanın kişileri ne derece bencilleştirerek birbirlerine yabancılaştırdığını, acımasız ve materyalist hale getirdiğini, teknoloji karşısında kır kökenli insanın çaresizliğini naif bir gözle vermişti. Ancak Avrupa’nın bağrında çöp kutularından artık yiyen ya da yürüyen merdivene kendini tersten kaptırıp gülünç duruma düşen Anadolulu göçmen figürü sansürcü anlayışın hoşuna gitmemiş olacak ki filmin Türkiye’de gösterimi yasaklanmış, daha sonra Danıştay kararıyla izlenebilmişti.
Cumhur Cambazoğlu