National Gallery
Frederick Wiseman’ın yakın dönem eserlerindeki merkez kavram, 84 yaşındaki belgeselcinin hayranlık duyduğu kurumlardır. Berkeley Üniversitesi’ndeki bir öğrenci yoklaması, Teksas’taki bir boks salonu ve Paris Opera Balesi, gelir Ulusal Galeri’ye dayanır. Wiseman da derinliklere indiği bu çalışmaların keyfini sonuna kadar çıkarır. Çizdiği bu üç saatlik National Gallery portresi, sadece görünenin ardına yapılan bir gezinti olarak kalmaz, duvarda asılı sanat eserleriyle ilgili görülmeyen emeği de öne çıkarır, aynı zamanda da görsel hikaye anlatımı üzerine bir denemedir.
Filmin en büyüleyici anlarından biri, galerideki teknik maharete ve zanaatkarlığa adanmıştır: galerinin çalışanları, anlaşılması güç bir şekilde mikroskobun altında bir sanatçının fırça darbelerini çözümleyip rötuşlamakta, devasa, süslü çerçeveleri yontmakta, ışıklandırmada küçük değişiklikler yapmaktadır. İlginç bir biçimde, kişiye özel muhafaza işlemlerini gösteren sahneler, filmde araya giren genel açıklamalar kadar bilgilendirici olur. Jem Cohen’in Müze Saatleri‘inde yaptığı gibi Wiseman da dikkatimizi gözden kaçana çekiyor; Rembrandt’ın, yüzlerce yıl gözden ırak kalmış, tacir Frederick Rihel portresi, teknoloji sayesinde yıllar sonra gözler önüne seriliyor.
Wiseman’ın filmleri, ele aldıkları birçok kurumu, bu kurumlarla etkileşime geçen insanları eşit derecede muktedir kıldığı ve zayıflattığı anlamda araştırır. Ama bu film aksine, bir öğrenme ve keşfetme yeri olarak Ulusal Galeri’ye olumlu bir şerh düşmektedir; küratörler sık sık, eserleri yorumlamaları için, biz onları duymuyor olsak da, izleyicileri teşvik eder. Wiseman’ın filmi, bu öykülerin ve görsel ustalıkların yüzlerce yıl sonra bile taptaze kaldıklarını gösteriyor.
Isabel Stevens, Sight and Sound
173''
2014
John Davey
Frederick Wiseman
Gallery Film Llc
Ideale Audience
20. Gezici Festival
Müzede Bir Gün