Güneş Kenti

Çek ya da Slovak, ya da ikisi birden olmak üstüne bir film Güneş Kenti. Yer Ostrava. Güneşin yüzünü çok da fazla göstermediği, Slovakya sınırındaki bir Çek şehri. Kapitalizme uyum sağlama çabasının getirdiği sorunlar, pek çok işçiyi işten çıkartarak çözülmeye çalışılmakta. İşsiz kalan dört arkadaş, yapabilecekleri en uygun işin nakliyecilik olduğunu düşünerek bir kamyonet satın alırlar. Güç bela aldıkları bu kamyonet sayesinde para kazanacaklarına inanırlar, oysa ellerini attıkları her işte sorun yaşarlar. Aksilikler bir türlü peşlerini bırakmaz. İş hayatındaki sorunlar dört arkadaşın özel yaşamına da yansır. Karel, karısının geçirdiği kazadan sonra kızlarıyla ilgilenmek zorunda kalır. Milan boşanmıştır ve tıpkı eski eşi gibi alkolik olan oğlunu ‘adam’ etmeye çalışmaktadır. Tomas, eşinin kardeşinin onu işe geri alma çabasını ‘arkadaşlarına ihanet etmeyeceği’ gerekçesiyle reddetmekte ve eşiyle bu yüzden sürekli kavga etmektedir. Vinco ise gerçekten aşık olup evleneceği bir kız aramaktadır. Bir yandan doğulu olmanın getirdiği muhafazakarlık ve idealizm, diğer yandan batının cazip ‘özgürleşme’ anlayışı, dürüstlük ve ihanet kavramlarını bu dört arkadaşın sürekli karşısına çıkarır. İşsizlik gibi toplumsal bir sorunu arka planda daima tutan film, kahramanların yalnızca aileleriyle ve birbirleriyle değil, kendileriyle de hesaplaşmalarını anlatarak, Çek-Slovak, Katolik-Ortodoks, ya da doğu-batı değerleri gibi kültürel sorunları da odağına yerleştiriyor. Bütün bu kültürel farklılıkları bir tür Bisiklet Hırsızları parodisiyle harmanlayarak ironik bir dil yaratıyor.