Altın Başlık

1900’lü yılların başlarında Belleville’de geçen bir aşk öyküsünü anlatan ve yönetmen Jacques Becker’in tüm becerisini ortaya koyduğu en özellikli FILMLERden biri olarak değerlendirilen Altın Başlık, gösterime ilk çıktığı zaman başta André Bazin olmak üzere kimi eleştirmenler tarafından sert bir biçimde eleştirilmiş ve pek fazla dikkat çekmemiştir. Ne var ki, iki yıl sonra yeniden gösterime girdiğinde büyük bir ilgi gören bu Belle Epoque öyküsü, sadece yönetmeninin değil, başrol oyuncuları Simone Signoret ve Serge Reggiani’nin de etkileyici performanslarıyla bugün bir klasik olarak kabul görüyor. Işık saçan sarı saçlarıyla bütün erkekleri cezbeden ve “casque d’or” diye bilinen Marie’nin kendi halinde ve masum bir marangoz olan Manda ile yaşadığı aşkın hikâyesi, filmin kişiliklerinde vücut bulmuş kimi karşıtlıkları ele alırken gösterdiği anlatı ustalığıyla Becker’i sinema tarihinin en nitelikli yaratıcılarından biri haline getiriyor. Marie’nin sevgilisi ve bir haydut olan Leca’yı öldürmek zorunda kalan ve sonunda yaşamı darağacında noktalanan Manda, karşı konulmaz bir itkiye tüm doğallığıyla teslim olan yaşamsal bir umudu betimlerken, sırasıyla Marie ve Leca’da kişileştiği öne sürülen “tutku” ve “ölüm”, Becker’in tüm karşıt etkilerin orta yerinde kotardığı filmin gerilim ve ağırlık noktasını oluşturuyor. Signoret’nin şimdiye kadarki en başarılı performansları arasında sayılan bu film, yakın bir tarihte ölen İtalyan kökenli Fransız şarkıcı Reggiani’nin de Signoret’ye eşlik ederken göz doldurduğu başarılı bir oyunculuk üzerine kurulu. Filmin yeniden gösterime girmesinden sonra yapılan yorumlarda da dendiği gibi, Becker, belki de Signoret’ye tüm meslek yaşamının en etkileyici fırsatını sunuyor ve Signoret’nin verdiği karşılık da sinema tarihinin en unutulmaz femme fatale yorumlarından biri olarak yer ediyor izleyicinin belleğinde. İmkânsız bir aşk öyküsünün düşsel, yer yer masalsı bir anlatı ustalığıyla işlendiği Altın Başlık, bir aktör olarak yorumculuğunun ağı