1949’da Calzada Calavatra, La Mancha’da doğdu. Altmışlı yılların sonuna doğru çizgi roman metinleri ve Star, Vibora, Vibraciones gibi çeşitli “underground” dergilere öyküler ve köşe yazıları yazdı. Yetmişli yıllarda birçok filmde figüranlık yaptı ve ıspanyol bağımsız tiyatrosunun saygın ismi Los Galiardos’a katıldı. Film yapımcılığı serüvenine Süper 8mm kamerasıyla çekim denemeleri yaparak başladı. Sinema eğitimi bu deneyimle sınırlıdır. Arada sırada derleme kitaplarda yer alan öyküler yazmaya devam etti ve 1980 yılında büyük ilgi çeken ilk konulu uzun metrajlı filmiyle beyaz perdeye adım attı. Yönetmene göre, bu film “eleştirmenlerin ve halkın eşit oranda beğeni ve tepkisini aldı”. Üçüncü uzun metrajlı filminin ardından, Almodovar adını ıspanya sınırlarının ötesinde, önce ABD’de daha sonra da Avrupa’da duyurmaya başladı. Arzunun Kanunu ile gerçek anlamda tüm dünyada tanınan bir sinemacı oldu. Pedro Almodovar o yıllardan bu yana ıspanya’nın en ünlü yönetmeni ve tüm dünyada yarattığı akımlarla insanları peşinden sürükleyen bir sinemacı olmuştur. Yeni sinemanın bu “yaramaz çocuğu”, dinamik filmlerinde aykırı türleri birleştirmekten zevk alan, şaşırtmayı, tartışma yaratmayı amaçlayan cüretkar bir put kırıcı, küstah ve kesinlikle bir kalıba oturtulamayacak bir yönetmendir. Tantanalı anlatımıyla çizdiği anarşist rahibe, kaygısız “punk”, aşk vurgunu yemiş eşcinsel ve bunalım geçiren ev kadını tiplemeleriyle, yıllardır bu olguları göz ardı etmiş Franco sonrası ıspanya’sında sansasyon yarattı. Çizgi filmlere özgü enerjisi ve vahşi, gerçeküstücü imgelemi, onun Luis Bunuel, Billy Wilder ve John Waters’la kıyaslanmasına neden olmuştur. Eşsiz ve müthiş bir düş gücüyle donanmış, belki de yaşadığı çağın isterik bir ürünü olan Almodovar, her şeyden öte üstün ve gerçek bir yaratıcıdır.