-
2017 Mutlu Son
2012 Ask
2009 Beyaz Bant
2007 Ölümcül Oyunlar
2005 Sakli
2003 Kurdun Günü
2001 Piyanist
2000 Bilinmeyen Kod
1997 Ölümcül Oyunlar
1995 Lumière et compagnie (Belgesel)
1994 Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçasi
1992 Benny’nin Videosu
1989 Yedinci Kita
1
-
Mutlu Son
(Happy End)
Aşk
(Amour)
Yedinci Kıta
(Der Siebente Kontinent)
Ölümcül Oyunlar
(Funny Games)
Kurdun Günü
(Le Temps du Loup)
Saklı
(Cache)
Şato
(Das Schloss)
Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası
(71 Fragmente Einer Chronologie Des Zufalls)
FİLMOGRAFİ
GEZİCİ FESTİVALDE GÖSTERİLEN FİLMLERİ

Michael Haneke
Oyuncu bir anne ve yönetmen bir babanın çocuğu olarak 1942’de Münih’te gösteri dünyasının içinde doğan Haneke, çocukluğunu Viyana’nın işçi sınıfı banliyölerinden birinde geçirdi. Viyana Üniversitesi’nde felsefe ve psikoloji eğitimi aldı ve film eleştirmenliği yapmaya başladı. 1973’te ilk filmi After Liverpool‘u televizyon için çekti. Bunu takip eden 15 yıl boyunca, sekiz televizyon filmi ve sayısız tiyatro oyunu yönetti. 1989’daki ilk uzun metrajlı filmi Yedinci Kıta‘ya kadar bu kariyerini, başarıyla sürdürdü. Zamanla kartviziti olacak, yoğun şiddetle sonuçlanan sağırlaşmış duygular temasıyla örülü Yedinci Kıta‘da, bir öykü olarak kullanılan modern yaşamın uyuşturduğu, sonunda da yok ettiği bir aileyi rahatsız edici bir uyarı niteliğinde anlatan soğuk ve kasvetli betimlemesi, finalde ortaya çıkan gerçek bir öyküye dayandığı açıklamasıyla daha da çarpıcı hale geliyordu. Aynı tema üzerine kurulu boğucu üçlemesinin diğer filmleri Benny’nin Videosu (1992) ve Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası (1994), iğrenç yaratıkları ve doğaüstü korkuyu kullanan Hollywood yapımlarıyla taban tabana zıttı. 1996’da, Haneke, Kafka’nın romanı Şato‘yu ustaca sinemaya uyarladı. Haneke’ye göre, Kafka’dan beri, parçalı anlatım, gerçeğe ulaşmak için başvurulan temel koşullardan biri olmuştur. Ancak en modern sanat biçimi olan sinema, ticari kaygılardan dolayı bunu dikkate almaktan kaçınır. Kafka’nın ana karakteri K.’da olduğu gibi, parçalı anlatım, ‘gerçekçi’ tiplemelerden ve klasik biçimde yapılandırılmış öykülerden kaçınmalıdır. Haneke Ölümcül Oyunlar‘da mutlu bir aileye yapılan acımasız işkenceyi gösterirken kullandığı sinemasal şiddetle, modern takıntıyı, daha önce pek denenmemiş bir noktaya ulaştırdı. Haneke’nin dünyasında şiddet eğlenceli değildir, yönetmenin iyimserliği de bu noktada devreye girer. Birçok açıdan şaşırtıcı ve itici gelse de, Haneke’nin amacı, medyada küçük dozlarda sınır tanımaksızın sunulan şiddet gösterilerinin telkin ettiği uyuşmuşluğu parçalamaktır. Bu amaca ulaşmak için kullanılan araçlar şok edici ve kızgınlığa yol açıcı olsa da, yönetmenin olumlu ve yüreklendirici bulduğu bir şeydir.