Costa Gavras’ın filmleri heyecanlı, büyüleyici ve dramatik sinemanın olağanüstü örneklerinden olsa da yönetmenin amacı izleyiciyi gerilim altında tutmak değildir. Kendi ülkesinde geçen olayları anlatan Ölümsüz filmini sürgündeyken çeken Gavras’ın en çok ilgi duyduğu konu gücün kötüye kullanılmasıdır. Gavras, politik görüşü açısından bir anti-faşist ve hümanist olarak tanımlanabilir. Filmlerindeki bu belirgin politik yapı, ona uluslararası saygınlık ve ün kazandırmıştır. Ticari kaygı gütmeyen öykülerine karşın, Gavras hem popülerliği yakalamış hem de eleştirmenlerin övgüsünü almıştır. Çünkü filmlerinde sadece aydın kesime hitap etmemekte, dolayısıyla izleyicileri de sıkmamaktadır. Filmlerinde, gişe başarısı garanti olan dünyaca tanınmış oyunculara yer verir. Gavras’a göre faşizm ve çürümüşlük dünyanın herhangi ülkesinde ortaya çıkabilir. Gavras’ın filmleri gizemli ve heyecanlıdır. Gavras, düşüncelerini daha geniş kitlelere aktarabilmek için birinci koşulun izleyicilere hoş vakit geçirmek olduğunun bilincindedir. Aynı zamanda sinema dünyasında geçerli ekonomik kurallara uymak ve başarılı olmak zorundadır. Pauline Kael’in vurguladığı gibi Ölümsüz, “Hem mesajı olan politik bir film hem de tümüyle ticari bir film olması nedeniyle çok sıradışı bir Avrupa filmidir.” Costa Gavras’ın tüm yapıtları “politik” değildir. Compartiment Tueurs başarılı bir cinayet filmidir. Clair de Femme ise bir dul ile küçük kızının ölümüyle dehşete düşmüş bir kadının hazin öyküsünü anlatır. Her iki filmin başrolünde de Yves Montand vardır. Yönetmenin en belirgin özelliği, başka ülkeleri denetlemeye çalışan veya insan haklarını ihlal eden hükümetleri lanetleyen filmler yapmasıdır.