16. Altın Koza Film Festivali 8-14 Haziran tarihleri arasında dünya sinemasının en son örnekleriyle izleyicisiyle buluştu. İlki 1969 yılında, Altın Koza Film Şenliği adıyla gerçekleştirilen Altın Koza Film Festivali, bu yıl 40. yaşını kutladı.
Festival’in açılış filmi Ağaçsız Dağ (Treeless Mountain). So Yong Kim’in Güney Kore yapımı filmi, Berlin Film Festivali’nde Kiliseler Birliği Jüri Ödülü, Dubai Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü, Pusan Film Festivali’nde Netpac Ödülü ve Tokyo Film Festivali’nde Filmex Jüri Özel Ödülü’nü aldı. Filmde anneleri, evi terk eden babalarını bulmak için gidince yaz tatilini teyzelerinin yanında geçirmek zorunda kalan altı yaşındaki Jin ve küçük kız kardeşi Bin’in öyküsü anlatılıyor. Filmin yönetmeni So Yong Kim ile yetenekli çocuk oyuncular Hee Yeon Kim ve Song Hee Him festivalin açılış töreni için Adana’ya geldiler.
Finlandiya, İtalya, Rusya, Almanya ve Hollanda ortak yapımı Gökkuşağı’nın Sihri (The Rainbowmaker) filminin yönetmeni Nana Djordjadze Adana’ya geldi. Film, babaları hapiste olduğu için dedeleriyle birlikte yaşayan ikizlerin ve onlarla birlikte etraflarındaki herkesin “sihir”le tanışmalarının hikâyesini anlatıyor.
Rusya’nın bu yıl en çok ses getiren filmlerinden Vahşi Tarla (Wild Field), uluslararası festivallerden 18 ödülle döndü. Filmde nişanlısının bir süre sonra yanına geleceği umuduyla kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, tuhaf hastalarına bakan genç doktorun hikâyesi anlatılıyor. Filmin yönetmeni Mikhail Kalatozishvili de Adana’da festivalin konuğu oldu.
Fransız komedisi Pisi Pisi (Un Chat Un Chat), Sophie Fillières imzalı. Tıkanan yazar Nathalie’nin uğraşması gereken pek çok şey vardır: genç oğlu, uyku bozuklukları ve hepsinden öte sapkınca onu takip eden ve onun gibi bir yazar olmak isteyen Anais.
Kanada yapımı Yemin Ederim Ben Yapmadım (C’est Pas Moi, Je Le Jure)’ün yönetmeni Philippe Falardeau. Berlin Film Festivali’nde Generation Kplus En İyi Film, Atlantik Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Kanada Filmi, Jutra’da En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülleri’ni alan filmde, bir sürü soruna ve aşırı zengin bir hayal gücüne sahip on yaşındaki Leon’un hikâyesi anlatılıyor.
Norveç yapımı Kuzey (North); bu yıl Berlin Film Festivali’nde Fipresci ve Europa Cinemas Ödülü aldı ve Tribeca Film Festivali’nde Rune Denstad Langlo’ya En İyi Yeni Yönetmen Ödülü’nü getirdi. Geçirdiği sinir krizinin ardından kayak sporunu bırakıp inzivaya çekilen Jomar’ı anlatan ve romantik doğa manzaraları içinde ilerleyen bu yol komedisi, yönetmenin ilk uzun metraj çalışması. Filmin oyuncusu Anders Baasmo Christiansen de Adana’da festivalin konuğu oldu.
Amerika’dan Matt Aselton’un Devasa (Gigantic) filminde; yatak satarak geçimini sağlayan ve hayatta en çok istediği şey Çinli bir bebek evlat edinmek olan Brian’ın öyküsü perdeye taşınıyor.
Usta yönetmen Jerzy Skolimowski’nin on yedi yıl aradan sonra çektiği, Anna ile Dört Gece (Four Nights With Anna); Polonya’nın küçük bir taşra kasabasında, bir hastanenin krematoryumunda çalışan eski mahkûm Leon’un, Anna’ya duyduğu saf ama bir o kadar da rahatsız edici aşkı üzerine. Film, Gdynia Polonya Film Festivali’nde En İyi Ses, En İyi Sanat Yönetmeni ve Özel Mansiyon ödüllerinin sahibi oldu.
Arjantinli ünlü yönetmen Daniel Burman’ın son filmi Boş Yuva (Empty Nest) da Adana’da izleyiciyle buluştu. Çocukların yuvadan uçup gitmesiyle karşı karşıya kalınan boşluğun öyküsünü anlatan film; yeni kitabını yazmakta olan bir baba ile sosyal hayatına hızlı bir dönüş yapan bir anneden yola çıkarak herkesin hayatının bir döneminde yaşadığı veya tanık olduğu bir hikâyeyi anlatıyor. Film, San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Görüntü Yönetmeni ödüllerini aldı.
Dünya Sineması bölümündeki belgesellerden ilki Udi Aloni’nin İsrail yapımı filmi Keşmir: Özgürlüğe Yolculuk (Kasmir: Journey To Freedom). Filmin yapımcısı Sarah Kamens ile birlikte izleyicilerle Adana’da buluşan yönetmen Aloni, bu filminde kamerasını terörün, umutsuzluğun hakim olduğu, silahların konuştuğu, askerlerin kol gezdiği Keşmir’e çeviriyor.
Diana Cardozo’nun yönettiği Guadalajara Film Festivali’nde FEISAL Ödülü alan Yedi An (Seven Moments), 70’li yıllarda Uruguay Ulusal Özgürlük Hareketi Tupamaros üyesi olan ve eylemlere katılan kadınlarla yapılan söyleşilerden oluşan bir belgesel.
Bu yıl Berlin Film Festivali’nde daha ilk gösteriminde tartışmalara konu olan Başkana Mektuplar (Letters to the President)’ın yönetmeni Petr Lom da Adana’ya geldi. İran Cumhurbaşkanı Ahmadinejad’a her yıl 10 milyona yakın İranlı mektup yazar, son umutları okunup cevaplanmasını bekledikleri bu mektuplardır. Film; pragmatizm, dini inanç, politik strateji ve sistematik yönlendirmenin harmanlamasından oluşan politik yapıya dayalı bir ülke hakkında hüküm vermenin ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır.
Akdenizli Bir Usta: Ettore Scola
İtalyan sinemasının yaşayan en önemli temsilcilerinden Ettore Scola üç filmi, İtalyan film eleştirmeni Umberto Rossi’nin sunumuyla izleyiciyle buluştu.
Akdenizli usta Ettore Scola ülkesi İtalya ve Fransa’da tarihin dönüm noktalarını ele aldığı üç film ile festivale konuk oldu: Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki, Varennes Gecesi ve Balo. Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki (1974) 2. Dünya Savaşı sırasında İtalyan direnişçilerinden üç gencin zamanın rüzgârına kapılıp gitmesini “biz dünyayı değiştirebileceğimizi sandık, ama dünya bizi değiştirdi” sözüyle özetlenen öyküsünü anlatır. Varennes Gecesi (1982) birbirinden çok farklı gerçek kişilikleri buluşturan, Fransız Devrimi sırasında geçen, politik yanı da eksik kalmayan romantik bir filmdir. Scola’nın Balo’su (1983) ise dönem filmi çekmek isteyen her yönetmenin önünde tırmanılması gereken Everest tepesi gibi dikilir. Diyaloga ihtiyaç duymadan, 1936 – 1983 yılları arasında Fransa tarihini sadece modadaki değişimlerle anlatır.
Bir Ülke: ‘İran’: Hayat Gibi
Her biri dünya çapında saygın ustalarıyla önemli festivallerin büyük ödüllerini toplayan, kültürel engelleri aşıp sanat sinemalarında da olsa gösterime giren İran sineması bu yıl Adana’ya konuk oldu. Darius Mehjui, Majid Majidi, Abbas Kiarostami, Mohsen Makhmalbaf, Samira Makhmalbaf’tan Hassan Yektepanah, Babak Payami ve Jafar Panahi’ye uzanan gelenek bir toplu gösterimle karşımıza çıkıyor.
Jafar Panahi’nin yönetmenliğini üstlendiği, 1997 yapımı Ayna (The Mirror), Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar, İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale, Singapur Film Festivali’nde Gümüş Ekran Ödüllerini kazanan bir yapım.
Cannes Film Festivali’nde Altın Kamera Ödülü ve Tokyo Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan Cuma (Djameh)’nın yönetmeni Abbas Kiarostami’nin asistanı Hasan Yektapanah. Cuma, İran`da tutunmaya çalışan Afgan bir gencin kendini ifade etme çabasını anlatıyor.
Babak Payami’nin 2001 tarihli filmi Gizli Oy (Secret Ballot), seçim günü uzak bir adadaki oyları toplamak için yola koyulan bir kadın seçim memurunun başından geçenlere odaklanıyor. Film, Venedik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Özel Ödülü, Netpac Ödülü, OCIC Ödülü, Pasinetti En İyi Film Ödülü ve Unicef Ödülü, Sao Paolo Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, Valladolid Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, Londra Film Festivali’nde Fipresci Özel Mansiyonu ve Rotterdam Film Festivali’nde Netpack Ödülü aldı.
İran sinemasının önemli temsilcilerinden biri olan Abbas Kiarostami, Yakın Plan (Close Up)’da ünlü yönetmen Mohsen Makhmalbaf olduğunu iddia ederek Tahranlı zengin bir aileyle ilişki kuran ve yeni filmini onların evinde çekmek istediğini söyleyen bir adamın gerçek öyküsünü anlatıyor. Docu-drama tarzında çekilen film, İstanbul Film Festivali Fipresci Ödülü ve Yeni Sinema Montreal Festivali Quebec Film Eleştirmenleri En İyi Film Ödülü’nün de sahibi.
Cennetin Çocukları (Children of Heaven), İran sinemasının dikkat çekici yönetmenlerinden Majid Majidi’nin eseri. Filmde yoksul bir aileden iki kardeşin aynı çift ayakkabıyı paylaşmasının öyküsü anlatılıyor. Film, 1999 yılı ‘En İyi Yabancı Film Oscar’ı ve Montreal Film Festivali Fipresci ve Kiliseler Birliği Jüri ödüllerinin sahibi.
Sessizlik (The Silence) Mohsen Makhmalbaf imzalı. 10 yaşındaki görme engelli Khorsid her gün otobüse biner, müzik aletleri imal edilen iş yerine gider ve her gün beklenmedik bir olayla karşılaşır. Görmemek duymamak anlamına gelmemektedir.
Samira Makhmalbaf’ın henüz 17 yaşındayken çektiği Elma (The Apple), Torino Film Festivali’nde Torino Şehir Ödülü, Selanik Film Festivali’nde Özel Mansiyon, Locarno Film Festivali’nde Fipresci Özel Mansiyonu, Buenos Aires Film Festivali’nde İzleyici Ödülü ve OCIC Ödülü olmak üzere festivallerden birçok ödülle döndü. Film, 12 yıl boyunca kendi ailesi tarafından hapsedilen iki kız kardeşin sosyal görevlilerce kurtarılması sonucu gerçek dünyayla karşılaşmalarının öyküsü.